Türkiye’deki kulüp yönetimleri ile ilgili birçok problem sayabilirim ancak bence en temel problem şu: Yetki var. Sorumluluk yok.
Bu cümleyi biraz daha açalım.
Yönetimler 3 yıllık bir hizmet süresi için seçiliyorlar. Kulübün yıllık bütçesini hazırlama ve yönetme konusundaki tüm yetkiler kulüp yönetiminde ancak bütçe aşımı konusunda hiçbir sorumlulukları yok.
Yani siz 100 milyon avro gelir hesapladığınız bir sezonda 90 milyon avro gider ve 10 milyon avro kar yapmayı planladınız. Bütçenizi buna göre hazırladınız. Ancak yıl içinde verdiğiniz hatalı kararlar veya sizin dışınızda gelişen makro olaylar neticesinde gideriniz 90 milyon yerine 110 milyon avro olarak gerçekleşti. 10 milyon avro kar etmeyi planlarken kulübü 10 milyon avro zarara soktunuz. 3 yılın sonunda kulübe verdiğiniz zarar 30 milyon avro yani 200 milyon Türk Lirası oldu. Günün sonunda hiçbir sorumluluğunuz yok.
Bunu bir şirkette yaptığınızı düşünsenize. Bütçe Planlamacısı olarak çalışıyorsunuz ve hazırladığınız hatalı bütçe yüzünden şirketiniz her yıl zarar ediyor. Orada bir daha çalışma şansınız olabilir mi? Hatta sektörde çalışma şansınız kalır mı?
Genel Kurulların bugüne kadar mali olarak ibra etmediği bir yönetim yok, dolayısıyla görev süreniz bittiğinde veya istifa ettiğinizde sizden bu zararın hesabını soracak herhangi bir fiili mekanizma yok. Kulübü milyonlarca avro zarara sokup sonra elinizi kolunuzu sallaya sallaya özel hayatınıza devam edebilirsiniz. Hatta arada bir sezon da Şampiyon olduysanız taraftar gözünde sizden iyisi yok!
Bunu engellemenin üç yolu var.
- Yeni bir Tüzük hazırlayacaksınız ve “Bütçe aşımından yönetim kurulu şahsen sorumludur ve gerçekleşen zararı 12 ay içinde eşit olarak ödemekle yükümlüdürler.” maddesini ekleyeceksiniz. Bu maddeyi eklemek yetmez. Genel Kurul olarak her yıl olağan kongrede bu konuyu bağımsız bir heyet aracılığı ile denetleyeceksiniz ve ona göre ibra edip etmeyeceğinize karar vereceksiniz.
- Diğer bir yol; yeni bir Tüzük hazırlamakla uğraşmayacaksınız. Türkiye Futbol Federasyonu yukarıdaki maddede yer alan ifadeyi kanunlaştıracak ve denetlemeyi onlar yapacak. Cezayı da onlar kesecek.
- Kimse hiçbir şey ile uğraşmayacak. Kulüpler satılacak. (Son madde size biraz sert gelmiş olabilir ancak gidişat bu.)
UEFA’nın Financial Fair Play kriterleri ile bu konuyu da karıştırmamak lazım. Onlar da bir takım oranlar ve kısıtlamalar getiriyor ancak sadece kulüplere getiriyor. Sorunun kaynağını oluşturan kişiler için uygulanan herhangi bir yaptırım yok.
Sonuç olarak uçurumdan önce arabanın direksiyonunu çevirmek ve kurtulmak hala mümkün ancak zaman kontrol edemediğimiz tek şey ve hızla ilerliyor. Futbolun tüm karar verici aktörlerinin -ülkenin en büyük kulüplerinden birine karşı birleşmek ve gülünç bildiriler hazırlamak yerine- bir araya gelip karar vermesi gerekiyor. Aksi takdirde birçok şey için çok geç olacak…
Gündem ve Tarih 